

Talep-8: D Dilimi Personelin Yıllık Sağlık Sevklerinin Sonlandırılması
Özet: Sağlık nedeniyle hizmet sınıfı/dilimi değiştiren (“D dilimi”) personelin yıllık düzenli sağlık kurulu raporu alma zorunluluğunun sonlandırılması ve sevk işlemlerinin sadece somut, yazılı ve objektif gerekçelerle yapılması.
KİK Metni: Emniyet teşkilatında herhangi bir hizmet sınıfında görev yapmakta iken Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliğine göre haklarında D dilimi verilen personele ilgili yönetmeliğin 15. maddesinin 3. fıkrası “(3) Sağlık komisyonunun veya idarenin lüzum görmesi halinde ya da personelin kendi isteğiyle birimine müracaatı halinde, kişi tam teşekküllü hastanelere sevk edilerek, EK-3’e göre son durum ve dilim belirtir sağlık kurulu raporu aldırılır. Bu raporlar, kişilerin tedavi ve istirahat haklarının bitiminde, sağlık yönünden son durumlarının tespiti için aldırılır. İstirahat raporu devam eden memur, kendisi istemediği sürece, EK-3’e göre son durum ve dilim belirtir sağlık kurulu raporu aldırılmak üzere sevk edilemez.” hükmü esas alınarak düzenli şekilde yıllık kontrol yaptırılması kurumca sabit bir uygulamaya dönüştürülmüştür.
Yönetmelik, sevk işlemini “Sağlık komisyonunun veya idarenin lüzum görmesi halinde” (yani, takdir yetkisi ve somut bir gereklilik üzerine) veya personelin isteği üzerine yapılmasına bağlamıştır. Bu ifade, sevk işleminin istisnai ve gerekçeye dayalı olması gerektiğini gösterir. Uygulamanın “yıllık düzenli şekilde” yaptırılması, idareye tanınan takdir yetkisinin (lüzum görme), hiçbir somut gerekçeye dayanmadan, genel ve soyut bir uygulama kuralına dönüştürülmesi anlamına gelir. İdare, kanun ve yönetmelikle kendisine tanınan yetkiyi, keyfi ve genel bir uygulama haline getirerek hukuka aykırı davranmış olur.
Hukukta Ölçülülük İlkesi, idari işlemlerin amaç için gerekli olmasının yanında, bu amaca ulaşmak için kullanılan en hafif ve en uygun araç olması gerektiğini ifade eder. D dilimi kararı verilen personel zaten Hizmet Sınıfından çıkarılarak sivil kadrolara (farklı hizmet sınıfına) atanmıştır. Bu personelin sağlık durumu, SGK tarafından “kontrol muayenesine gerek yok” denilerek ilk kararla zaten kalıcı kabul edilmiştir. Her yıl düzenli sevk, somut bir sağlık kötüleşmesi, birim amirinin gözlem ve talebi ya da yeni bir risk olmaksızın, gereksiz bir idari yük, personel üzerinde manevi baskı ve sağlık durumunun sürekli olarak sorgulanması anlamına gelir. Bu uygulama, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle açıklanamadığı takdirde, Ölçülülük İlkesine aykırıdır.
D dilimi kararı, personelin meslek hayatı açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Eğer idare, somut bir gelişme, yeni bir şikayet, görev yerinin veya pozisyonun gerektirdiği özel bir durum yokken, her yıl aynı işlemi tekrarlıyorsa, bu personelin yeni görevinde dahi hukuki istikrar ve güvenliğini zedelemektedir. Sürekli ve gereksiz sağlık denetimleri, özel hayatın gizliliği ve kişilik hakları bağlamında da sorunlu bir konudur. Yönetmeliğin amacı dışına çıkan bu düzenli uygulama, D dilimi alan personeli, sürekli gözetim altında tutulan ve potansiyel olarak sorunlu görülen bir grup olarak etiketlemek yönünde yorumlanmaktadır.
Ayrıca Anayasamız kişilerin beden ve ruh sağlığını koruyan temel hükümleri güvence altına almıştır. Anayasamızın 17. maddesinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tabi tutulamaz.” denmektedir. Bu madde uyarınca, kişinin beden dokunulmazlığı mutlak bir haktır. Tıbbi müdahale (muayene de bir tür müdahaledir) ancak kişinin rızasıyla veya kanunda açıkça yazılı bir zorunlulukla yapılabilir. Yönetmelikteki “lüzum görme” ifadesi, kanunda yazılı açık ve zorlayıcı bir müdahale yetkisi değildir. Bu nedenle rıza olmadan her yıl düzenli olarak muayeneye zorlama, bu anayasal güvenceyi ihlal etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, bir kişinin rızası olmaksızın zorla tıbbi muayeneye tabi tutulması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 8’in ihlali anlamına gelmektedir. Muayenenin zorunlu ve orantılı olduğunu kanıtlama yükü kuruma/devlete aittir. D dilimi kararı alan tüm personele hizmet sınıfı değişikliğinden/dilim değişikliğinden sonra yıllık ve düzenli olarak rapor aldırılma uygulaması, yetkinin amacından sapıldığı anlamına gelmektedir.
İdare, kanun ve yönetmeliğin izin vermediği genel bir gözetim mekanizması oluşturmak için, kendisine istisnai durumlar için verilen “lüzum görme” yetkisini kötüye kullanmaktadır. Bu uygulamanın rutine bağlanması idarenin somut ve objektif hiçbir kriteri esas almadığını göstermektedir. İdarenin bu rutini uygulamadan önce, ilgili birim amirinin gözlemlerini, personelin görev yerindeki performansını veya sağlık durumundaki belirgin bir kötüleşmeyi gösteren yeni bir tıbbi bulguyu birim dosyasında bulundurması gerekir. Bunlar olmaksızın yapılan sevk, tamamen gerekçesiz ve hukuka aykırı bir işlemdir.
Her yıl binlerce personelin rutin olarak hastanelere sevk edilmesi, hem personelin asıl görevinden uzaklaşmasına neden olmakta hem de zaten yoğun olan sağlık sistemi üzerinde gereksiz bir idari ve tıbbi yük oluşturmaktadır. Bu uygulama, hizmetin etkinlik ve verimlilik ilkeleriyle çelişerek kamu kaynaklarının rasyonel kullanımına aykırı düşmektedir. Bu durumla ilgili defalarca kurumumuza hastanelerden yoğunlukla ilgili yazı yazıldığı da bilinmektedir.
Açıklanan tüm nedenlerle sağlık şartları yönünden hizmet sınıfı/sağlık dilimi değiştiren personelin yıllık olarak düzenli şekilde sağlık kurulu raporu alınmak üzere hastaneye sevk işlemlerinin sadece somut, yazılı ve objektif gerekçelerle yapılması yönünde karar alınması, devam eden düzenli sevk işlemlerinin sonlandırılması, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde bugüne kadar sağlık sorunları nedeniyle hizmet sınıfı/sağlık dilimi değiştirilen personellerin kaç kişi olduğu ve kaç kişinin düzenli şekilde her yıl sevk edildiğinin tarafımıza istatistik olarak verilmesi talebimizdir.